Adudüddin Îcî

(ö. 756/1355)
Kelâm, usul ve dil âlimi, muhakkik
- A +

Hayatı

Bugün İran sınırları içinde olan Şîraz yakınlarındaki Îc’de 680/1281 yılında doğdu. İlk eğitimini Îc’de aldı. Kutbüddin eş-Şîrâzî ve Zeynüddin el-Henkî gibi isimlerden ders okudu. Beyzâvî ve Çarperdî gibi isimlerle hoca talebe ilişkisi içinde olduğu ya da görüştüğü muhtemeldir. Îcî daha sonra Çarperdî ile mektuplaşma yoluyla münazaralar da yapacaktır. Îcî eğitiminin başlangıcından sonra Şîraz’a, sonra da İlhanlılar’ın başşehri Sultâniye’ye gitti ve vezir Reşîdüddin Fazlullah’ın himayesine girdi. Olcaytu Han döneminde (1304-1316) kadılık görevini yürüttü. Îcî 703-716/1304-1316 yılları arasında İlhanlı hükümdarı Olcayto Han’ın seferlerde yanında taşıdığı Seyyar Medrese’de müderrislik yaptı. Bu yıllarda sefer dönemleri dışında Tebriz’de ikamet etti. Reşidüddün Fazlullah’ın vefatından sonra 727/1327 yılında Şîraz’a dönüp kadılığa başladı. Daha sonra Şîraz’ı terk ederek Şebenkara’da ikamet etti. İlhanlı hâkimiyetinin sona ermesi üzerine (736/1335-36) Şîraz’a döndü ve buranın yeni hâkimi Emîr Ebû İshak yönetiminde kâdîlkudât oldu. Bu dönemde Hâfız-ı Şîrâzî ile de görüştü. Îci’nin arabuluculuk girişimlerine rağmen Muzafferîlerin Şîraz’ı kuşatması üzerine Îc’e gitti (754/1353) ve Şah Şücâ‘’ın himayesine girdi. Bir yıl sonra Îcî, Kirman valisi tarafından tutuklandı ve Direymiyân’da hapsedildi. 756/1355 yılında hapisteyken vefat etti. 

Öğretisi

Îcî’nin eserleri, İslâm düşüncesi ve Osmanlı tedris geleneğinde kalıcı etkiler bırakmıştır. Bu etki, Îcî’nin müdevven ve vazedilmiş ilimlerde tedris edilebilir metinler inşa etmesiyle ilgilidir. Aynı zamanda belli bir konusu olan yeni ilimler de inşa ve vaz etmesinin bir sonucudur. Onun kelâm eseri el-Mevâkıf bütün İslâm düşüncesinin bir hasılası ve kritiği niteliğindedir. Vaz ilmi, Îcî’nin oldukça kısa bir risalesiyle artık müstakil bir ilim olma yolundaki ilk adımıdır. Onun akaid, âdâb, fıkıh usûlü, ahlâk ve dil ilimlerine yazdığı bütün metinler şerh ve hâşiyelere konu olmuştur. Bu özelliğiyle Îcî medrese tedris geleneğinde temel metinlerin sahibi konumunda muhakkik bir alimdir.

Kelâm

Îcî, Râzî ile başlayan muhakkik âlimlerden olup sonraki dönemlere etkisi en fazla olan âlimlerden biridir. Îcî İslâm felsefe ve kelâmının geç dönemdeki hasılasını el-Mevâkıf adlı eserinde toplamıştır. Kelâmı metafizik gibi tümel bir ilim olarak tasarlayan Îcî, onun bu tümelliğini iptal edeceği gerekçesiyle Konevî’nin arkadaşı olan Urmevî’nin kelâmın konusunun Allah’ın zâtı, sıfatları ve fiilleri olması yönündeki teklifini eleştirmektedir. el-Mevâkıf genel konuları incelemek noktasında felsefî müfredatı da içermekle birlikte kelâmî düşüncenin ana karakteristiğini belirleyen kâdîr-i muhtâr tanrı anlayışı temel ilke olarak korunmuştur. Nefsin mücerred bir cevher olarak varlığının kabulü, bilginin tanımı ve zihnî varlık gibi felsefî meseleler kelâmî düşüncenin perspektifiyle tadil edilmiştir. Bilgi ve varlık alanında deterministik düşüncenin reddi de ikinci korunan ilke olarak Îci’nin kelâm düşüncesinin temel karakteristiklerinden biridir. İcî bilgi ve varlık alanında temel bir görüş oluşturduktan sonra kelâmda fizik dünyanın incelemesine geçer. Geç dönem kelâm kitaplarında olduğu gibi semiyyat bahisleri Îci’nin eserinin de çok az bir bölümünü oluşturmaktadır.

Fıkıh Usûlü

Îcî, doğu İslâm dünyasındaki aklî ilimler yönelişli ilim geleneğinin takipçisi ve temsilcisidir. Müteahhirîn döneminde Fahreddin er- Râzî ve Âmidî’nin çabalarıyla bütün ilimleri yeni bir dil ve metot ile yeniden inşa eden çizgide yer almış ve önemli katkılarda bulunmuştur. Usûl konularını işlemede benimsediği üslûbu da, Râzî ve Âmidî’nin temsil ettiği müteahhirîn dönemi usûl yazımının genel özelliklerini taşır.

Îcî’nin klasik kaynaklarda zikredilen ve günümüze ulaşan tek usûl eseri, İbnü’l-Hâcib’in Muhtasar’ına yazdığı şerhtir. Eseri 734/1334 yılında tamamlamıştır. Kendisi eseri için bir isim zikretmez, tarihî kaynaklarda Şerhu’l-Muhtasar veya Şerhu Muhtasari’l-Muntehâ olarak geçer. Îcî’den önce de Muhtasar üzerine birçok şerh yazılmışsa da Îcî’nin şerhi bunların hepsine tercih edilmiştir. Öyle ki özellikle Osmanlılar döneminde ve doğu İslâm dünyasında Muhtasar Îcî’nin şerhi üzerinden okunmuş ve Şerhu’l-Muhtasar’ın kendisi bir hâşiyeler geleneği oluşturmuştur. Bunun sebepleri arasında şârihin yetkinliği ve aklî ilimlerdeki şöhreti yanısıra şerhin şu özellikleri sayılabilir: 1-Eser lafzî izahlarla yetinen bir şerh olmayıp ele alınan meselelere dair derin bir vukufiyetle metni yeniden inşa edip açıklamaktadır. Bunda müellifin, eseri yazmadan önce Muhtasar üzerinde uzun süre çalışmış, ders metni olarak okutmuş ve önceki şerhleri görmüş olmasının da etkisi vardır. 2-Metnin ibarelerini yeniden tam cümleler halinde yazarak genişletir, bir iki kelime aktararak onlar üzerinden tartışma yürütmez. Bu haliyle kendi başına bir eser olarak okunabilecek şekilde bütünlük arzeder. 3-Şerhin kendisi de özlü ve hacimce nisbeten küçüktür, ders metni olarak tercih edilmiştir. 4-Dil, yöntem ve üslub özellikleri itibarıyla Râzî’nin ilim geleneğini en iyi şekilde yansıtan eserlerdendir. 5-Beyzâvî gibi Îcî de hem Râzî’nin hem de Âmidî’nin görüşlerini dikkate alarak usûl meselelerini tartışmıştır. 

Bâbertî’nin çok sayıda eleştiri yönelten eseriyle karşılaştırıldığında Îcî’nin şerhi, Muhtasar’ı anlayıp açıklamaya çalışan, müellifi tenkit etmeyen, ancak gerekli yerlerde onu tashih eden, ilave bilgilerle zenginleştiren bir özelliğe sahiptir. 

Îcî, ilimler hiyerarşisinde en üst ve küllî ilim olarak kelâm ilmini görür, diğer ilimler ve bu arada fıkıh usûlü de dayanaklarını ve ilkelerini kelâmdan alır. Aklı ve nakli birleştiren bir ilim olarak fıkıh usûlü kelâmdan sonra gelen en üst ilimlerdendir. İbnü’l-Hâcib’in tanımını esas alan Îcî, fıkıh usûlünü terim olarak, “Şer‘î tafsîlî delillerden şer‘î fer‘î hükümlerin istinbat edilmesini sağlayan kaideleri bilmektir” şeklinde tanımlar. Usûlün gayesi fıkhî hükümlerin istinbat edilebilmesini sağlamaktır; bir başka ifadeyle müctehidin fer’î meselelere dair ictihad ederken dayanması gereken mukaddimeleri açıklamaktır. Yine ona göre usûlün faydası, nihayette dinî ve dünyevî saadeti kazanmaya vesile olmasıdır. Îcî’ye göre şer’î hükümler tüm meseleleri çözüme bağlayacak bir kapsayıcılığa sahiptir; naslar yoluyla açıkça belirtilen hususlar yanısıra lafızların umumu ve kıyas işlemi, ortaya çıkacak hadiseleri hükme bağlamaya yeterlidir.

Îcî’nin şerhi özellikle iki öğrencisinin yani Sadeddin et-Teftâzânî ile Seyyid Şerif el-Cürcânî’nin hâşiyeleriyle birlikte Osmanlı medreselerinde ileri seviye usûl eseri olarak okutulmuş, Osmanlı âlimlerince bu eserler etrafında çeşitli meseleler tartışılmış ve yeni eserler yazılmıştır. Ayrıca Îcî’nin öğrencisi Şemseddin el-Kirmânî (ö. 786/1384) ile Tâceddin es-Sübkî (ö. 771/1370), İbnu’l-Hâcib’in eserine yazdıkları şerhlerde Îcî’nin şerhinden faydalanmışlardır. Öte yandan Memlükler döneminde Îcî’nin şerhi ve öğrencilerinin hâşiyeleri hemen hiç çalışma konusu yapılmamıştır. Bunda Memlükler ile doğu İslâm âleminin ilmî yönelişleri arasındaki temel farklılığın etkisi vardır. Yine Osmanlıların aksine Kuzey Afrika ve Hint bölgelerindeki âlimler de -eserden haberdar olmakla birlikte- onun üzerine fazla çalışma yapmamış görünmektedir.

Öne Çıkan Eserleri

  • el-Mevâkıf fî ‘İlmi’l-Kelâm: İstanbul 1339.
  • Cevâhirü’l-Kelâm: nşr. Ebü’l-Alâ el-Afîfî, Mecelletü Külliyyeti’l-Âdâb, Kahire 1934, s. 224-225.
  • el-‘Akâ‘idü’l-‘Adudiyye: Mecmûa fi’l-‘Aķâ‘id içinde, İstanbul 1331.
  • Risâletü’l-Vaz‘iyye: İstanbul 1292.
  • el-Fevâ‘idü’l-Gıyâsiyye fî ‘Ulûmi’l-Belâga: nşr. Âşık Hüseyin, Kahire 1991.
  • Şerhu Muhtasari’l-Müntehâ: İstanbul 1307, 1317; Bulak 1316-1319; Beyrut 1983.
  • Risâle fî Tahkîki’l-Kelâmi’n-Nefsî (Risâle fî Kelâmillâh): İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî içinde, ed Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 391–408.
  • Âdâbü’l-Bahs, el-Âdâbü’l-‘Adudiyye, er-Risâletü’l-‘Adudiyye: İstanbul 1267, 1274; Kahire 1306, 1310.
  • Hâşiyetü’l-Keşşâf: Süleymaniye Ktp., Beşir Ağa, nr. 1113.
  • Tahkîku’t-Tefsîr fî Teksîri’t-Tenvîr: Süleymaniye Ktp., Damad İbrahim, nr. 134.
  • Ahlâk-ı ‘Adudiyye: thk. Müstakim Arıcı, “Adududdîn El-Îcî’nin Ahlâk Risalesi: Arapça Metni ve Tercümesi", Kutadgubilig: Felsefe Bilim Araştırmaları Dergisi, sy. 15 (2009), s. 135-172. 
  • el-Medhal fî ‘İlmi’l-Me‘ânî ve’l-Beyân ve’l-Bedî‘: nşr. Taha Boyalık, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî içinde, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 119–86.
  • İbrahim Akgün, “Adududdin el-Îci ve Akaidi (Akaidü’l-Adudiyye)", Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya 1991.
  • Eşref Altaş, “Adudüddin el-Îcî’nin Kelâmullah Hakkındaki Risâlesi”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş̧, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 391–408.
  • Mustakim Arıcı, “Îcî’de Ahlâk Felsefesinin Temel Meseleleri”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 523–79.
  • Suat Atbaş, “Adudiddin el-Îcî’nin Akaid Metni Üzerine Yapılan Şerh ve Hâşiyeler”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi, Sakarya 2007.
  • Tuncay Başoğlu, “Müteahhir Dönem Fıkıh Usûlünde Adudüddin el-Îcîi’nin Şerhu’l-Muhtasar’ı”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş̧ İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017.
  • Abdullah Bilin, “Adudüddin el-Îcî ile Çârperdî Arasındaki̇ Tartışma ve Arka Planı”, Bitlis İslamiyat Dergisi, sy. 1/2 (2019), s. 1-16.
  • Taha Boyalık, “Îcî’nın Belâgat Anlayışı”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 119–86
  • Kadir Gömbeyaz, “Fırak Literatürüne Dolaylı Ancak Etkili Bir Katkı: Âmidî Tasnifini Meşhur Eden Mütekellim: Adudüddin el-Îcî”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş̧, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 409-476.
  • Tahsin Görgün, “Adudüddin Îcî”, DİA, c. 21 (2000), s. 410-414.
  • Tahsin Görgün, “Îcî, Adudüddin: Kadı Ebü’l-Fazl Abdurrahman b. Rükneddin b. Abdurrahman (ö. 756/1355)”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017.
  • M. Ali Koca, “Akaid-Kelâm İlişkisi Bağlamında Akaid Literatürünü Okumak: Îcî’nin Akaid Risalesi Örnegi”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 229–98.
  • Mehmet Aksoy, “Adudüd-din el-Îci'nin Hayatı, Eserleri ve Kelâmi Görüşleri”, Basılmamış Doktora Tezi, Harran Üniversitesi, Urfa 1999.
  • Harun Öğmüş, “Adudüddin el-Îcî’nin Tefsirciliği ve Tahkiku’t-Tefsîr Adlı Eseri”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 477–522.
  • Mehmet Özturan, “Neyi, Nasıl Tartışabilirim? Îcî’de Tartışma Mantığı”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 187–227.
  • Reza Pourjavady, “The Legacy of Aḍud al-Dîn al-Îjî (d. 756/1356): His Works and His Students”, Philosophical Theology in Islam Later Ashʿarism East and West, Brill, Leiden-Boston 2020, s. 337-370.
  • Abdullah Yıldırım, “Adudüddin el-Îcî ve er-Risâletūl’l-Vaz‘ıyye”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul 2017, s. 77–117.
  • Nedim Yılmaz, “Adudu’d-din el-Îcî ve Tefsirdeki Metodu”, Basılmamış Doktora Tezi, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1989.
  • Sadeddin et-Taftazânî, Hâşiye alâ Şerhi’l-Muhtasar, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1403/1983.
  • Tuncay Başoğlu, “Müteahhir Dönem Fıkıh Usûlünde Adudüddin el-Îcî’nin Şerhu’l-Muhtasar’ı”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İSAM Yayınları, İstanbul 2017, s. 429-476.
  • Mehmet Özturan, “Neyi, Nasıl Tartışabilirim? Îcî’de Tartışma Mantığı”, İslâm İlim ve Düşünce Geleneğinde Adudüddin el-Îcî, ed. Eşref Altaş, İSAM Yayınları, İstanbul 2017, s. 187-227.

Atıf Bilgisi

Adudüddin Îcî. İslam Düşünce Atlası, https://mail.islamdusunceatlasi.org/adududdin-ci/77