- A +

Merâga şehri, Urmiye gölünün doğusunda bulunan ve kendisini Tebriz’den ayıran Sehend dağının güney yamacındaki Sâfî akarsuyunun kenarında kurulmuştur. Günümüzde İran sınırları içinde bulunan bu şehir, gerek İbn Havkal (ö. IV./X. yüzyıl), Zekeriyyâ Kazvînî (ö. 682/1283) ve Hamdullah Müstevfî (ö. 740/1340’tan sonra) gibi pek çok seyyahta alaka uyandırması ve gerekse Merâga Rasathânesi gibi gelişmiş müesseseleri haiz olması bakımından riyâzî ilimlerde temerküz noktası olması hasebiyle Ortaçağın önemli şehirleri arasında yer almaktadır.

İklimi yumuşak ve nemli olan bu şehir, IV-VIII./X-XIV. asırlarda kaleme alınan coğrafya kitapları ve seyahatnamelerde bağ ve bostanların bol olduğu ve her türlü ziraatın yapıldığı zengin ve büyük bir yer olarak tavsif edilmiştir. Şehrin isminin menşei mevzuuna gelince bu hususta pek çok görüş olmakla birlikte gerek anlam bakımından gerekse köken bakımından araştırmacılar arasında mutabakat sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte meşhur coğrafyacı Yâkût el-Hamevî (ö. 626/1229), şehrin eski adını zikrederken bu bölgeye “askerlerin toplandığı yer” anlamını vermiştir. Buna ilaveten, bölgede mağaraların çok olması göz önünde bulundurularak metathesis (yer değiştirme) yoluyla Merâga isminin Arapça “el-Meğâre” kelimesinden geldiği de öne sürülmüştür.

Merâga, Hz. Ömer döneminde (634-644) Kûfe valisi olan Mugîre b. Şu‘be (ö. 50/670)’nin 22/643 yılında Azerbaycan’ı fethiyle İslâm topraklarına dâhil olmuş ve İslâm öncesi dönemde Azerbaycan’ın idarî ve siyasî merkezi olma özelliğini İslâmî dönemde de muhafaza etmiştir. Son Emevî Halifesi II. Mervân devrinde (744-750) şehirdeki imar faaliyetleri artmış ancak şehrin asıl mâmûriyeti Abbâsîler zamanında gerçekleşmiştir. Halife Harun Reşîd zamanında (786-809) Azerbaycan-İrmîniye valisi şehri surlarla çevirtmiş, nitekim bu durum şehre rağbeti arttırmıştır. Abbâsî halifesi Me’mûn (813-833) zamanında meydana gelen ve dinî-siyasî bir hüviyeti haiz olan Bâbek isyanı neticesinde şehir, surlarla muhkem olması hasebiyle canlarını kurtarmak isteyen halkın sığınağı haline gelmiştir. Binaenaleyh isyandan firar eden halkın Merâga’ya teveccühü ve daha sonra burada meskûn olması şehrin büyümesine yol açmıştır. Ancak bu durum uzun sürmemiş IV./X. yüzyılın başlarında askerî ve idarî merkezin Erdebil’e nakli ile şehir, eski önemini yitirmiştir.

Abbâsîler’in ardından şehir sırasıyla Sâcoğulları, Büveyhîler, Deylemîler, Revvadîler ve nihayet 446 (1054-55)’da Selçukluların hâkimiyetine girmiştir. V-VI./XI-XII. yüzyıllarda şehir Selçuklular ile yine bir İslâm hanedanı olan Ahmedîlîler’in mücadelesine tanık olmuştur. Selçuklu devrini müteakiben mezkûr coğrafyaya hâkim olan ve onun zengin mirasını tevarüs eden Hârizmşahlar devrinde Moğol istilasının vukû bulması üzerine şehir, Moğollar tarafından işgal edilmiştir (618/1221). Celâleddîn Hârizmşah’ın (ö. 629/1231) fevkalade mücadelesine rağmen şehrin müdafaasında başarı hâsıl olmamış, büyük bir tahribatı takiben halk kılıçtan geçirilmiştir (628/1231).

Merâga, Moğol istilası sonrasında İran’da Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han’ın (1206-1227) torunu Hülâgû (1256-1265) tarafından kurulan İlhanlı devletinin başşehri olmuştur. Nitekim bu tarihten itibaren gerek nüfusunun artması gerekse Merâga Rasathânesi ve kütüphanesi gibi ilmî ve kültürel mekânlar ile mamur olup bir merkez haline dönüşmesi bakımından büyük bir gelişme göstererek altın çağını yaşamıştır. İlhanlıların yıkılmasının ardından şehir sırasıyla Celâyirliler, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîlerin hâkimiyetine girmiştir. Osmanlı-Safevî savaşlarında 941/1534 ve 993/1585 yıllarında iki defa Osmanlıların eline geçmiş ve bu tarihten itibaren XII./XVIII. yüzyıla değin Osmanlılar ve Safevîler arasında el değiştirmiştir. XII./XVIII. yüzyıla gelindiğinde Merâga’nın, tapu tahrirlerinden elde edilen veriler ışığında, hem nüfusunun (8380 kişi) hem de vergilerinin azlığı bakımından Ortaçağ’da yaşadığı debdebeli günlerin, gelişmiş bir merkez ve başşehir olmanın uzağında mütevazı bir sınır kasabasına dönüştüğü anlaşılmaktadır. 1828’de Ruslar tarafından işgal edilen Merâga, XIII./XIX. yüzyıl boyunca Ruslarla Osmanlılar arasında el değiştirmiş ve nihayet I. Dünya Savaşı sonrasında İran’a bağlanmıştır. Hâlihazırda İran sınırları içinde Azerbaycan-ı Şarkî eyaletinde yer almaktadır.

Merâga’nın etnik yapısı ve sâkinlerinin mezhep tercihi asırlara göre değişkenlik göstermiştir. Bu durumun oluşmasındaki önemli etkenlerden birisi şüphesiz bulunduğu konum itibarıyla geçiş güzergâhları üzerinde yer almasıdır. Nitekim etnik yapısındaki çeşitlilik de bu durumu doğrulamaktadır. Mezhepsel duruma gelince, şehir ve çevre halkının Ortaçağ boyunca Hanefî mezhebine ve onu müteakiben Şafi‘î mezhebine mensup olduğu bilinmektedir. Safevîler devrinden itibaren ise durumun değiştiği ve bütün İran gibi Merâga şehrinde de Şîa’nın etkin olduğu anlaşılmaktadır.

Merâga’nın tarihi yapıları arasında Surh Kümbeti (542/1147), Gerd Kümbeti (563/1167), Burc-i Âcurî (563/1168), Kebûd Kümbeti (593/1197), Gaffâriyye Kümbeti (728/1328), Mescid-i Şeyh Bâbâ (IX./XV. yüzyıl) ve meşhur Merâga Rasathânesi (VII./XIII. yüzyıl) zikredilebilir. Hiç şüphesiz mezkûr yapılar içinde Merâga Rasathânesi ayrı bir ehemmiyeti haizdir. Nitekim bu durumun oluşmasında Moğolların İslâm ülkelerini işgal ettiği kritik bir ortamda hem İsmâilîler hem de Hülâgû ile maslahatçı bir tutum benimseyen Nasîrüddîn Tûsî (ö. 672/1274)’nin payı büyüktür. Zira kendisi ilim ve medeniyet vizyonundan mahrum olan Moğollar’a yol göstererek onların faydalı işler yapmasını sağlamıştır. Bu bağlamda Moğol istilası sebebiyle kendi köşesine çekilen âlimleri bir merkezde toplamak adına Hülâgû’yu ikna ederek dönemin en muhteşem rasathanesinin kuruluşuna vesile olmuştur. Rasathânenin inşası 672/1274 tarihinde tamamlanmış olsa da buradaki ilmî faaliyetler daha önce başlamıştır.

Tûsî’nin davetine icabet ederek yahut kendisinin isteği üzerine Hülâgû’nun emriyle buraya birçok âlim gelmiştir. Bu âlimler arasında ileri gelenler şunlardır: er-Risâletü’ş-şemsiyye’si ile meşhur Necmeddîn Kâtibî (ö. 675/1277); Zîc-i Muhyiddîn adlı eseriyle tanınan Muhyiddîn Mağribî (ö. 682/1283); filozof, mühendis ve matematikçi Fahreddîn Merâgî (ö. 667/1269) ve Fahreddîn Ahlâtî; babasının vefatından sonra rasathaneyi yöneten Sadreddîn Ali b. Nasîrüddîn Tûsî (ö. 702/1304) ve tabip, filozof ve astronomi âlimi Kutbüddîn Şîrâzî (ö. 711/1311). İlim adamları burada yoğun gözlem, tetkik ve telif faaliyetlerine girişmişlerdir. Bunlardan en önemlileri Tûsî’nin öncülüğünde hazırlanan gelişmiş bir astronomik takvim olan Zîc-i İlhânî ile geleneğin etraflı bir şekilde yeniden gözden geçirilip tahkik ve telif edilmesini ihtiva eden tahrirat projesidir. Bununla birlikte Hülâgû, ilmî çalışmalarda kullanılması ve ihtiyaçların karşılanması amacıyla buraya belli bir vakıf geliri tahsis etmiştir. Buradan gelen gelir ile âlimlere maaş ödenmiş, nitekim bu uygulama ile rasathane, devlet güvencesi altında araştırma yapan bir üniversite hüviyetiyle çağdaş enstitülerin ilk örneğini teşkil etmiştir. Buna ilaveten Tûsî’nin ilmî çalışmaları teşvik etmek adına âlimlere -ilim dallarına göre değişkenlik gösteren- ek maaşlar da tahsis ettiği bilinmektedir. Nitekim vakfiye kayıtlarından, günlük olarak filozoflara üç dirhem, tabiplere iki dirhem, fakihlere bir dirhem ve muhaddislere yarım dirhem ödendiği anlaşılmaktadır. Rasathânenin bir diğer mümeyyiz vasfı da 400.000 kitaptan oluşan, asrın ilim merkezlerindeki kütüphanelerden kitap nakli ile mütenevvi olan ve vakıf gelirleri ile mütemadiyen yeni kitapların alındığı bir kütüphaneyi haiz olmasıdır.

Ortaçağ’dan günümüze kadar Merâga’da yetişmiş ve şöhrete kavuşmuş Merâgî nisbesiyle tanınan çok sayıda âlim, edip ve şair vardır. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür: Ünlü Türk mûsiki nazariyatçısı, bestekâr ve icracı Abdülkâdir-i Merâgî (ö. 838/1435), Câm-ı Cem’in sahibi Evhadüddîn-i Merâgî (ö. 738/1338) ve İbrahim Beyk Seyahatnamesi ile meşhur Zeynelâbidîn-i Merâgî (ö. 1328/1910).

  • Abdu’l-‘Alî Kâreng, Ebniye ve Âsâr-ı Târîhî-yi Merâga, Tebriz 1350 hş.
  • Aydın Sayılı, “Hâce Nasîr-i Tûsî ve Rasadhâne-yi Merâga”, Mecelle-i Dânişkede-i Edebiyyât, sy. 3/4 (1335hş.), s. 58-72.
  • Golnaz Mohsenpoormobarak Abad, "Tarihi ve Sosyo-Kültürel Yönleriyle Bir İlhanlı Başkenti: Meraga", Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2015.
  • İhsan Fazlıoğlu, “Osmanlı Felsefe-Biliminin Arkaplanı: Semerkand Matematik-Astronomi Okulu”, Dîvân: İlmî Araştırmalar, sy. 14 (2003), s. 1-66.
  • M. Fuad Köprülü, “XIII. Asırda Marâga Rasathanesi Hakkında Bazı Notlar”, TTK Belleten, sy. 6/23-24 (1942), s. 207-27.
  • M. Tayyar Dabbağ, “İlhanlılar Devrinde Meraga Rasathânesi Çevresinde Yetişen Bilginler ve Eserleri”, Basılmamış Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul 1966.
  • Mahmûd Tayyâr Merâgî, “Medâris ve Merâkiz-i ‘İlmî-yi Merâga”, Mîrâŝ-i Câvîdân, sy. 14 (1375 hş), s. 74-81.
  • Murat Demirkol, “Nasîrüddîn Tûsî”, Doğu’dan Batı’ya Düşüncenin Serüveni: Felsefe, Ahlâk ve Kelâmın Sentezi, ed. Bayram Ali Çetinkaya, c. 6 (2015), s. 811-844.
  • Osman G. Özgüdenli, “Merâga”, DİA, c. 2 (1989), s. 162-163.
  • Pervîz Vercâvend, Kâveş-i Rasadhâne-i Merâga, Müessese-i İntişârât-ı Emîr Kebîr, Tahran 1366, hş.
  • The School of Marâgha and its Achievements: (Mu’aiyadaddîn Al-‘Urdî Nasîraddîn At-Tûsî, and Qutbaddîn Ash-Shîrîzî): Texts and Studies, ed. Fuat Sezgin, Frankfurt 1988.
  • Tofiq Necefli, “Bir Bilim Kurulu Olan Merâğa Rasathanesi”, II. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Bilim ve Düşünce Sempozyumu Bildirileri (20-22 Ekim 2011), s. 375-383.
  • V. Minorsky, “Merâga”, İA, c. 7 (1986), s. 731-738.

Atıf Bilgisi

Merâga. İslam Düşünce Atlası, https://mail.islamdusunceatlasi.org/mekanlar/meraga/112