- A +

Maveraünnehir İbn Haldun’un iklim nazariyesinde ifade ettiği geniş Mezopotamya’nın, Marshall Hodgson’un ifadesiyle Bereketli Hilal’in kuzeydoğusunda yer almaktadır. İkliminin mutedilliği, özellikle Ceyhun ile Seyhun nehirlerinin etrafındaki vadiler ile fiziki coğrafyasının yerleşime uygunluğu, aynı vadilerinin ticari yolculuklara müsait olması gibi belli başlı özelliklerinden dolayı insanlığın ilk asırlarından itibaren burada büyük toplumsallıklar kurulmuş, devletler ve imparatorluklar için göz önünde olmuştur. Özellikle İpek yolu, baharat yolu ve altın yol üzerinden Çin medeniyeti ile Mezopotamya medeniyetleri arasında sürekli bir kavşak mesabesinde olmuştur. Ticari yollar buradaki şehirleri, toplumları dinamik tutmuş, ilmi ve fikri faaliyetler sürekli dinamik olmuştur. Tarım devrimi itibariyle kazandığı bu önemini İslam öncesi dönemden İslami döneme kadar sürdüren havza sanayi devrimi ile birlikte dünyanın yapısının yenilendiği döneme kadar İslam medeniyeti için de merkez havzalardan birisi olmuştur.

Maveraünnehir’in en önemli iki merkezinden birisi olan Semerkant ismi şehrin nisbet edildiği şahıs ismi olarak Semer ile Soğdca'da "şehir" veya "yerleşim birimi" anlamındaki kent/kant kelimelerinin birlikte kullanılmasından meydana gelmektedir. Özbek kaynaklarında şehrin isminin Yemen asıllı Kahlan (Tubba) kabilesinin liderlerinden Samar Yaruş b. Ebu Karb Afrikis’ten geldiği iddia edilmektedir. Dahası İslam’dan önce “Semizkent” yani “Şişman, semiz yerleşim yeri” manasında kullanılan şehir ismi, İslam fetihleriyle birlikte Arap dilinde Semerkant şeklinde kullanılmıştır. Şehir, konum olarak ilkin Zerefşan (Soğd) nehrinin güney kıyısında vadiye hakim yüksek bir mevkide kurulmuş olup şehrin günümüze ulaşan harabelerine Efrasiyab adı verilmektedir.

Semerkant, coğrafî konumu itibarıyla günümüze kadar üzerinde birçok devletin hüküm sürdüğü ve medeniyetin inkişaf ettiği önemli bir yerleşim sahası olan Maveraünnehir bölgesinin Buhara ile birlikte en önemli şehridir. Orta Asya’nın merkezinde yer alan bu şehir, tarih öncesi dönemlerden itibaren Orta Asya steplerindeki göçebeler ile Horasan ve İran’daki yerleşik unsur arasında bir sınır konumunda olduğu için siyasî tarih olarak devamlı dışarıdan yapılan müdahale ve istilalara bağlı olarak gelişmiş, genişlemiş, değişmiş ve bazen de daralmıştır. Bu meyanda Semerkant, MÖ. Perslerin, Makedonyalı Büyük İskender’in ve Grek Bakteryây-ı Yunan krallığının bir parçası haline gelmiştir. Kuşanlar'ın idaresinde yaklaşık üç asır kalmıştır. MS. 425’ten sonra Akhunlar, Eftalitler ve (Batı) Göktürk Devleti’ne bağlanmıştır (565). VII. yüzyıl başlarında Çin’deki Tanglar, Semerkant’ta sözde Soğd Yabguluğu adında eyalet ve tudunluk (sancak) kurarak şehrin işgalini gerçekleştirmişlerdir.

İslâm ordularının kalıcı hakimiyeti VII. yüzyılın ikinci yarısında 712-715’te Kuteybe b. Müslim sayesinde Emeviler döneminde olmuştur. Emevilerle başlayan fetih hareketi sayesinde Müslümanlar bu havzaların tamamına hakim olarak malların, fikirlerin ve insanların hareketliliğini yöneterek merkez medeniyet olmayı başarmıştır. Bu noktada Semerkant, IX. yüzyılda Sâmânilerin, X. asırda da Karahanlıların, Gaznelilerin ve Selçukluların yoğun mücadelelerine sahne olmuştur. Selçukluların tarih sahnesinden çekilmesi ile XII. asırda Budist Karahıtaylar (1130-1211), XIII. asırda önce Hârizmşahlar (1097-1231), ardından Moğollar (1155-1227) Semerkant’ı ele geçirmiştir. Cengiz Han’ın oğlu olan Çağatay Han’ın evlatları tarafından kurulan Çağataylılar, 1227-1370 seneleri arasında hüküm sürmüşlerdir. 1370’te Semerkant’ı kendisine başkent yapan Emir Timur ile Timurlular dönemi başlamıştır. XVI. asrın başlarına kadar hüküm süren Timurlular şehri asrın başında Şeybânî Özbeklere bırakacaklardır. Ancak Şeybânî Özbeklerin hakim olduğu asır coğrafi keşifler ile dünya üzerinde ticaret yollarının karadan okyanuslara doğru hızla geçtiği, yeni İpek Yolu’nun okyanuslar üzerinden tesis edildiği bir zaman dilimidir. Ancak bu yeni yolu yöneten Müslüman toplumlar değildir. Dolayısıyla asırlardır ticaret kavşağı olan Semerkant’ın ve Maveraünnehir’in ihtişamı bu vakit itibariyle zayıflamaya başlayacaktır. Küresel arenada ticari rota değişiminin, bölgesel olarak da Safevilerin ortaya çıkışı ile genel olarak İslam dünyasındaki ticari hareketliliğin tıkanması bölgenin şöhretine zeval getirecektir. 

Bu dönüşümlerin büyük oranda yaşandığı 17. asır sonrasında şehrin ve havzanın siyasi, ilmi, iktisadi parlaklığı zayıflamaya başlamıştır. Netice itibariyle XIX. asra kadar farklı Özbek hanedanları tarafından yönetilen Semerkant, 1868'de Rusların işgali sonrasında Türkistan genel yönetim bölgesine dâhil edilmiştir. Ardından 1924-1930 yılları arasında Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başşehri olmuştur. Bugün Semerkant, 1991'de bağımsızlığını ilan eden Özbekistan Cumhuriyeti'nin on iki oblastından birinin merkezidir.

İslâm kültür ve medeniyetinin beslendiği önemli havzalardan birisi olan Maveraünnehir’in en büyük şehri konumundaki Semerkant, bütün yapılarıyla tarihi boyunca cazibe merkezi olmayı sürdürmüştür. Bu konuda, hiç kuşkusuz sadece sahip olduğu siyasal, sosyo-kültürel ve coğrafî özellikleri değil, aynı zamanda dinî/tasavvufî ve ilmi yapısı da önemli birer etken olmuştur. Söz konusu ettiğimiz bu hususların ışığında Semerkant, M.S. 9. asırdan itibaren ilim, düşünce entelektüel ürünlerin ortaya konulması ve akli ve nakli ilimlerin bir arada değerlendirildiği yer olmasıyla dikkat çekmektedir.  Dahası kitap devrimi bu dönem itibariyle İslam medeniyeti ile sağlanmıştır diyebiliriz. Çünkü kağıdın yaygın kullanımı Semerkant üzerinden e gerçekleştirilmiştir. Bu vakit itibariyle sadece zenginler veya manastırdakiler değil halk da kağıda ulaşma imkanı bulmuştur. Dolayısıyla kağıt örneği üzerinden Müslümanların doğu ile batı medeniyetlerini meczetmesini ve aktarımını Semerkant üzerinden takip edebiliriz.

Özellikle Sâmâniler devrinde ilmî, kültürel ve ekonomik açıdan İslam dünyasının en önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu dönemde Semerkant'ta çok sayıda büyük âlim yetişmiştir. Dönemin kaynaklarında 1000’den fazla Semerkantlı âlim zikredilmektedir. Örneğin, Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimî, İbn Hibban, Ebü'l-Leys es-Semerkandî ve İmam Matürîdî bunların başında gelmektedir. Ayrıca Abdurrahman b. Muhammed el-İdrîsî, Alaeddin es-Semerkandî, Nizam-i Aruzî, Rükneddin el-Amidî, Nakşibendî Şeyhi Nizameddin Hamuş, Uluğ Bey, Şehabeddin İbn Arabşah ve Ali Kuşçu Semerkant'ta yaşamış meşhurlardan bazılarıdır.

Semerkant, Sâmânilerden sonra özellikle Timurlular döneminde İslam ilim, düşünce, kültür, sanat ve mimari alanlarında altın çağını yaşamıştır. Bu noktada Timur, özellikle dışarıdan getirdiği mimarlar, ustalar ve işçilerle şehri her yönden güçlendirmiş ve zenginleştirmiştir. Bu maksatla, Cengiz Han’ın şehri kuşatmasında ağır tahribata maruz kalan şehir surlarını kısa zamanda tamir ettirmiş, muhkem hale getirmiştir. Açıkça görünen o ki, günümüze ulaşan tarihî yapılar daha çok Timur ve torunlarının eserleridir. Nitekim Bîbî Hanım (Bîbî Hatun) Camii, Timurlu ihtişamını yansıtan tipik bir örnektir. Yine Gûr-i Emîr, Şah-ı Zinde Mezarlığı'ndaki yapılar ve bilhassa türbeler ile Registan Meydanı'nın çevresinde bulunan Uluğ Bey (1417-1420) medresesi Semerkant şehrinin Timurlu simgelerinden sadece birkaçıdır. Uluğ Bey tarafından yaptırılan Çihilsütun adlı saray ile meşhur Semerkant Rasathanesi yine bu dönemin en önemli eserleri arasındadır. İlk defa 1409'da inşa edilen Uluğ Beğ Rasathanesi Fen bilimleri alanında Müslüman Türklerin ulaştığı yüksek seviyeyi göstermesi bakımından son derece önemlidir. Bu rasathane, Merağa Rasathanesi'nden sonra kurulan en büyük rasathane, yine ondan sonra İslam dünyasındaki astronomi çalışmalarını etkileyen ve bu etkiyi asırlarca sürdüren iki matematik-astronomi ekolünden ikincisinin merkezidir. Bu ekolün bilim heyetini oluşturan belli başlı temsilcileri Gıyaseddin Cemşîd el-Kâşî, Kâdızâde-i Rûmî ve Ali Kuşçu'dur. Ekol Kâdızâde'nin ileri gelen öğrencilerinden Ali Kuşçu ile Fethullah eş-Şirvanî vasıtasıyla Osmanlı bilim dünyasında taşınmış ve yaygınlık kazanmıştır.

Sonraki asırlarda Özbekler tarafından Şîr Dar (1619-1636) ve Tilla-kârî (1646-1660) medreseleri ile Registan Meydanı'nın çevresi yeniden inşa edilmiş ve dünyanın en güzel meydanları arasında yerini almıştır. Tüm bu özellikleri ile Semerkant, Dâr-ul (Belde-i) Mahfuza şeklinde isimlendirilerek meşhur olmuş ve şehrin geçirdiği mezkûr süreç onu, tabiatıyla Dâru’s-Saltanat haline getirmiştir.

  • Abdulkadir Macit, “Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında XIX. Yüzyıl Osmanlı- Hokand Hanlığı Münasebetleri,” Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2008.
  • Abdulkadir Macit, Şeybânî Özbek Hanlığı Siyasî, İdarî, Askerî ve İktisadî Yapı, Nobel, İstanbul 2016.
  • Ahmed Zeki Velidi Togan, Bügünkü Türkili ve Türkistan Yakın Tarihi, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981.
  • Arminius Hermann Vambery, History of Bokhara from the Earliest Period Down to the Present: Composed for the First Time After Oriental Known and Unknown Historical Manuscripts, Kraus Reprint Corporation, Londra, 1979.
  • Baymirza Hayit, Türkistan: Rusya ile Çin Arasında, Otağ Yayınevi, Ankara 1975.
  • Baymirza Hayit, Türkistan Devletlerinin Milli Mücadele Tarihi, TTK, Ankara 1995.
  • J. P. Roux, Orta Asya: Tarih ve Uygarlık, çev. Lale Arslan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2001.
  • Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul 1969.
  • Osman Aydınlı, Fethinden Sâmânîlerin Yıkılışına Kadar Semerkant Tarihi, İsam Yayınları, İstanbul 2011.
  • Osman Aydınlı, “Semerkant”, DİA, c. 36 (2009), s. 481-84.
  • Osman Gazi Özgüdenli, “Mâverâünnehir”, DİA, c. 28 (2003).
  • Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, Turan Neşrîyat Yurdu, İstanbul 1969.
  • Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu: Attila, Cengiz Han ve Timur, çev. M. Reşat Uzmen, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1980.
  • Richard N Frye, Bukhara The Medieval Achievement, Oklahoma Üniversitesi, 1965.
  • Vasilij Vladimiroviç Barthold, Four Studies on the History of Central Asia, çev. T. Minorsky, E. J. Brill, Leiden 1962.
  • Vasilij Vladimiroviç Barthold, İstilasına Kadar Türkistan, haz. Hakkı Dursun Yıldız, TTK, Ankara 1990.
  • Vasilij Vladimiroviç Barthold, “Mâverâünnehir”, İA, c. 7 (1978).
  • Zahirüddin Bâbür, Bâburnâme: Babur’un Hatıratı, çev. Reşit Rahmeti Arat, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1970.
  • Mirza Şems Buhârî, Târîh-u Buhara, Hokand ve Kâşğar der Şerh-i Hükümrânî Emir Mir Haydar der Buhara, Muhammed Ali Han der Hokand ve Cihangir Hace der Kaşgar, haz. Muhammed Ekber Aşık, İntişarât-ı Ayne-i Mîras, Tahran 1377.
  • Huncî, Fazlullah b. Ruzbehân, Mihmânnâme-i Buhara (Târîh-i Padişahî Muhammed Şeybânî), haz. Menuçehr Sutude, İntişarât-ı İlmî ve Ferhengî, Tahran 1384.
  • İbn Battuta, Seyahatnâme, çev. A. Sait Aykut, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2004.
  • İstahrî, Kitâbu’l-Mesâliki’l-Memâlik, ed. M. J. De Goeje, E. J. Brill, Leiden 1967.
  • Kutgan, Musahharü’l-Bilâd (Târîh-i Şeybânîyân), haz. Nadir Celalî, İntişarât-ı Mîrâs-ı Mektûb, Tahran 1385.
  • Muhammed Yusuf Münşi, Tezkire-i Mukîm Hânî Siyeri Târîh-i Ferhengî ve İctimâî Mâverâünnehir der ahd-i Şeybânîyân ve İşterhâniyân, thk. Fereşte Sarrâfân, İntişarât-ı Mirâs-i Mektûb, Tahran 1961.
  • Reşîdüddîn Fazlullah Hemadânî, Câmiu’t-Tevârîh, thk. Muhammed Rûşen, İntişârât-ı Mîrâs-ı Mektûb, Tahran 1387.
  • Nizâmeddîn Şâmî, Zafernâme, trc. Necati Lugal, TTK, Ankara 1949.

Atıf Bilgisi

Semerkant. İslam Düşünce Atlası, https://mail.islamdusunceatlasi.org/mekanlar/semerkant/43